6 Haziran 2019 Perşembe

Ela Gözlüm türküsünün hikayesi

Çok geniş bir alanı kapsar Çukurova. Ovalar, dağlar, vadiler, uçurumlar kucaklaşır birbirleriyle. Böylesine değişik özellikte doğa yapısı vardır. Her birinin ayrı bir çekiciliği büyüler kişiyi. Güzellikte birbirleriyle yarışırlar sanki. İnsanları da doğanın bu yapısına benzer özelliktedir. Kiminin ocağında et, kimininkinde dert kaynar. Kiminin ocağında da hiçbir şey kaynamaz. O nedenle Akdeniz’den doruklarına dek sanat kokar Çukurova. Verimli topraklarından destanlar fışkırır, masallar fışkırır, türküler fışkırır. Ozanı, yazanı çoktur Çukurova’nın. Onlardan biri de Karacaoğlan.
Saz elinde, türküler dilinde kara çadırından fırlayıp çıkar bir gün. Gönlü ve gözü uzaklardadır. Bu büyülü topraklardan uzaklaşıp başka güzeller, başka güzellikler arayacaktır. “Gönül ne gezersin sarp kayalarda/ İniver aşağı yola gidelim/ Bir güzel sevmeyle gönül eğlenmez / Güzeli çok olan ele gidelim.” diyerek düşmüştü yola. Yakınlarda sevgilisi vardı. Ona veda etmeyi düşündü. Gözleri yaşlıydı sevgilinin. “Gitme!” diye yalvarmayacaktı. Yararı yoktu bunun. Kararı verdi mi dur durak bilmezdi. Yakınlarda ulu bir ardıç vardı. Ona doğru birlikte yürüdüler. “Bir türkü söyleyip öyle git; bir daha seni ne zaman görürüm, sesini ne zaman duyarım kim bilir?” dedi kolları boynunda Karacakız. İşte bu türküyü o zaman çalıp söyledi Karacaoğlan.
Elâ gözlüm ben bu ilden gidersem
Zülfü perişanım kal melûl melûl
Kerem et aklından çıkarma beni
Ağla göz yaşını sil melûl melûl
Yiğit, ey sevdiğim sen seni gözet
Karayı bağla da beyazı çöz at
Doldur ver bâdeyi, bir dahi uzat
Ayrılık şerbetin ver melûl melûl
Elvan çiçeklerden sokma başına
Kudret kalemini çekme kaşına
Beni unutursan doyma yaşına
Gez benim aşkımla yâr melûl melûl
Karaca Oğlan der ki, ölüp ölünce
Ben de güzel sevdim kendi halimce
Varıp gurbet ile vâsıl olunca
Dostlardan haberim al melûl melûl

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder